14 Aralık 2007 Cuma

İSRAİL, SU VE GÜNEYDOĞU ANADOLU
ALİ BULUNMAZ

21. yüzyılın ilk enerji savaşı (ki buna işgali demek daha doğru) Irak’ta tüm şiddeti ve acımasızlığıyla sürüyor. Peki, geleceğin savaşlarını yalnızca petrol ve diğer enerji kaynakları mı belirleyecek? 21. yüzyıl ve sonrasının, gerilim ve çatışmalarını yaratıp yönlendirecek başat unsurun su ve su kaynakları olacağını söylemek mümkün. Bugün petrol için gerçekleştirilen işgaller ile devam eden çatışmaların gelecekte küresel ısınma, iklim değişiklikleri, su kaynaklarına ulaşma ve ihtiyacın fazlasına sahip olma adına gündeme geleceği kuşkusuz.

Bu anlamda, Ortadoğu’yu karıştıran BOP’un örtülü amacı olan su, İsrail’in de ileriye dönük politikalarının en önemli maddelerinden biri. İsrail’in su politikalarındaki temel belirleyiciler Şeria, Nil ve Fırat Nehirleri. Şeria Nehri, İsrail’in başlıca su kaynağı ve 1967 savaşının ilk nedeni. Altı Gün Savaşı, “Milli Su Şebekesi Projesi” bağlamında önemli bir kilometre taşıydı; bu savaşla İsrail, Arap topraklarındaki su kaynakları üzerinde denetim sağlamakla kalmadı, politik bir güç elde edip Golan Tepeleri, Şeria Nehri ile Lübnan’daki su kaynaklarını kontrol altına aldı.

İsrail’in Nil Nehri ile ilgili başlıca girişimlerinin merkezinde ise nehir üzerinde kanallar kurmak (bu 1984’te gerçekleşmiştir) ve böylece hem Etiyopya ile Sudan’ı kendi tarafına çekmek hem de Nil’in kaynağını denetleyip Mısır’ı rahatsız etme amacı bulunuyordu. Bir başka deyişle Sudan ve Etiyopya’yı kontrol altına alıp Mısır’ı yakından izlemeyi başaran İsrail, Nil Nehri üzerinde de söz sahibi olmuştur. Nil’e ilişkin hedeflerini gerçekleştirirken, Sudan’da 1972’ye dek süren iç savaşta İsrail’in parmağının bulunduğuna dair güçlü iddialar da vardır. Buna göre Mossad, iç savaşa silah ve askeri eğitim ile katkı sağlamıştır. Bir anlamda Sudan’da bugün dahi süren gerilimde, o günlerden kalan ve içine Mossad’ın provokatörlerinin de karıştığı bir hesaplaşmanın varlığından da söz edilebilir.

İsrail’in bir başka su kaynağı projesi de Fırat’a ilişkindir. 1993’ten bu yana GAP’a yoğun ilgi duyan İsrail, iş alanları yaratma ve yatırım yapma gerekçesiyle Güneydoğu Anadolu’dan toprak alma girişimlerini sürdürmektedir. Hatta İsrailli yetkililer, bu girişimlerinin “Kürtlerin yaşadığı ekonomik sıkıntıları aşmasına yardım edeceği” ve “Kürt sonunun da bu yolla çözülebileceğini” belirtmiştir. 1993’ten beri bölgedeki Devlet Çiftlikleri’yle ilgilenen İsrail, 1996’da Fırat’ın sularının kendisine aktarılması konusunda resmi açıklamalar da yapmıştır.

İsrail’in GAP’ta ayrıcalık ve toprak kazanma çabası ve bölgede yatırımlar yapmasının / yapma isteğinin nedeni / nedenleri ne olabilir? Öncelik, küresel ısınmanın etkisiyle tükenen su kaynaklarına alternatif bulma ve geleceğin politik gücü ile stratejik unsuru suya / yeni su kaynaklarına sahip olma çabasıdır. Bir başka ifadeyle İsrail, su üzerinden Ortadoğu’da ileride iyiden iyiye etkinliğini arttırmayı istemektedir.

***

Güneydoğu Anadolu’daki stratejik su kaynakları ile ilgili söz sahibi olma isteğinin yanında İsrail, Nano Teknoloji araştırmaları için elverişli bölge arayışındadır ve bu bölgeyi Kuzey Irak’tan Güneydoğu Anadolu’ya kadar genişleyen bir çember biçiminde tasarlamaktadır. İsrail, yüzde 41 ile dünyada Nano Teknolojiye en çok yatırım yapan ülkedir ve Hayfa’daki “İsrail Teknoloji Enstitüsü” için 134, “Nano Teknoloji Merkezi” için de 88 milyon dolar harcamıştır. İsrail, son Lübnan savaşından sonra daha küçük silahlara ihtiyaç duyduğunu açıklamış; bu konuda, örneğin santimetrenin milyonda biri büyüklüğünde silahları da yine Nano Teknoloji ile üretme çalışmalarına başlamıştır.

Tekstil, kimya, su arıtma, bilgisayar teknolojisi ve sağlık gibi birçok alanda kullanılan Nano Teknoloji, İsrail için savunma sanayinde önceliğe sahip. Her atomu istenilen her yere yerleştirme ve hemen her şeyi atom seviyesinde üretme olanağı sunan Nano Teknolojinin, (özellikle sağlık alanında) insanın yaşamını kolaylaştıracağı bir gerçekken, yeni ve daha yıkıcı silahların üretimine yol açacağı, hatta endüstrideki kullanımından doğan yan etkileriyle küresel ısınmayı daha da arttıracağı ortada.

İsrail’in bugün Ortadoğu’da ABD ortaklığıyla (ve çoğu zaman ABD’yi yönlendirerek) yürüttüğü politikalar, işgallere verdiği destek ve 1948’den bu yana sürdürdüğü yayılmacı siyaset göz önüne alınırsa, gerek Fırat konusundaki ısrarı ve kuzeye açılma çabasının gerekse Nano Teknoloji için üs olarak tasarladığı Güneydoğu Anadolu’nun, daha sık gündeme geleceği açık.

İsrail’in yayılım politikası, ABD beraberliğiyle Ortadoğu’yu denetim altında tutma, İran ve belirli bir süre içinde bölgedeki başka ülkelere düzenlenecek harekâtlarda kullanılacak “yeni stratejik ortaklar” edinme niyetinin yanı sıra, enerji ve su kaynaklarını el altında bulundurma amacı Türkiye’yi, özel olarak da Güneydoğu Anadolu’yu enikonu stratejik bir hedefe dönüştürüyor. Kısacası sözü geçen konular, yakın gelecekte yeni gerilim, çatışma ve çekişmeler üretecek gibi görünüyor…

Hiç yorum yok: