28 Aralık 2007 Cuma

ABD’NİN “YENİ” STRATEJİSİ “AKILLI GÜÇ”
ALİ BULUNMAZ

ABD’nin bugün örtük bir imparatorluk kurduğunu söyleyebilir miyiz? Rakamlar bunu açıklıyor: Savunma Bakanlığı’nın yayımladığı rapora göre, ABD’nin 39 ülkede 823 askeri üssü bulunuyor. Bu üslerin ABD’ye maliyeti 127 milyar dolar. Orduda görevli askerin sayısı 1 milyon 400 bin. ABD, 2007’de 532 milyar dolarlık askeri harcama yaptı.

Tüm bunlara karşın ABD, hem askeri üstünlüğünü arttırmak hem de daha fazla nüfuz kazanmak için “akıllı güç” adı altında bir strateji geliştirdi. Bir başka deyişle, buradaki temel amaç yeni müttefikler kazanmak.

9 Aralık 2007 günü Washington Post’ta Richard L. Armitage ve Joseph S. Nye imzalı makalede “akıllı güç” stratejisinin “küresel iyiliğe yatırım yapma amacı taşıdığı” belirtildi.

Diplomasinin altın kuralı “sürekli düşman ve sürekli dost yoktur, çıkar ilişkileri vardır”, burada da işletiliyor. Dönemsel çıkarlara uygun olarak yumuşak (yapıcı) ve sert (tehdit edici ve savaşçı) gücün, yine dönemsel ortaklıklar kullanılarak bir potada eritilmesi, “akıllı güç” stratejisinin temel önermesi gibi görünüyor.

Armitage ve Nye’ın makalesinde Soğuk Savaş dönemine atıf yapılırken “ABD, Avrupa ve Japonya’yı tekrar inşa ederken yumuşak gücünü kullandı” deniliyor. Ancak şu sorulara yanıt verilmiyor: ABD, bu yeniden inşa karşılığında kimi ayrıcalıklar istemedi mi? Örneğin Japonya’da uzun bir süre kalıcı güç olup, Japon anayasasını bizzat hazırlamadı mı? Avrupa’da kimi devletleri, “komünizmle mücadele” adı altında kullanmadı mı?

Bu sorulara yanıt verilmesi beklenmemeli. Çünkü ABD, “akıllı güç” stratejisini ortaya atarken, değişen dengelere göre konumlanıp, yeni müttefikler elde etmeye çalışacak. Nejat Eslen’e göre (Radikal, 18.12.2007), “ABD küresel üstünlüğünü devam ettirip sağlamlaştırmak isterken, terörle küresel mücadeleyi sürdürüp, enerji kaynaklarına ve küresel pazarlara kısıntısız erişimi; enerji yolları, açık denizler ve uzayın kontrolü konusunda kendisine sorun yaratabilecek güçlerin yükselişini önlemeyi esas alıyor.”

Bu bağlamda ABD denge siyaseti, sosyal politikalar yaratma, yardım, yıkıcılık yerine ağırlıklı olarak yapıcılık, kültürel açılımlar ve iklim değişikliğinin önlenmesi ile enerji güvenliği konusunda öncülük etmek gibi izlekler belirliyor. Peki, ABD bunları başarabilir mi? ABD’nin yakıtı, sürekli gerilim ve çatışma hali değil mi?

ABD kendi dışındakilere, çıkarları doğrultusunda “değer verme” ve onları “dikkate alma” (“akıllı güç”)stratejisini nasıl uygular? Aslında bunun olabilirliği açık: Sınır, ABD tarafından belirlenecek. ABD, kendi dışındakilere önem atfettiğini anlatmaya çalışırken, sınırları (ilişkinin sınırlarını da) yine kendi istediği gibi çizecek.

O halde bu stratejinin ne kadar “yeni” olduğu da gün ışığına çıkıyor. ABD, Afganistan ve Irak’ta saplandığı bataktan ve kendisine yönelik karşıtlıklardan, geliştirdiği “akıllı güç” stratejisi ile kurtulabilecek mi? Uyguladığı (ve uygulayacağı) emperyalist politikalara bakılırsa, bu zor görünüyor…

Hiç yorum yok: