17 Aralık 2007 Pazartesi

EVRENSEL BİLDİRGE, GUANTANAMO VE ABD…
ALİ BULUNMAZ

Geçtiğimiz hafta İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi’nin kabulünün 59. yılı kutlandı. İnsan hakları ihlallerinin artarak devam ettiği göz önüne alınırsa, Bildirge’nin önemi daha iyi kavranabilir.

Bugün, özellikle “terörle savaş” gerekçesiyle insan hakları ihlallerinde bir patlama yaşandığı gerçek. Bunun en başta gelen simgelerinden biri de, ABD’nin dünyanın dört bir yanından getirdiği kişileri hapsettiği ve işkence ile baskı uyguladığı Guantanamo.

Evrensel Bildirge’nin 5 ve 9. maddeleri çok açık. Madde 5, “hiç kimse işkenceye, zalimane, insanlık dışı, kişilik zedeleyici ceza ve uygulamalarla karşı karşıya bırakılamaz” diyor. Madde 9 ise “hiç kimsenin keyfi olarak tutuklanıp alıkonamayacağını ve sürülemeyeceğini” ifade ediyor.

ABD’nin Evrensel Bildirge ve uluslararası sözleşmeleri (örneğin Cenevre Sözleşmeleri’ni) bu bağlamda dikkate almadığı; üstelik bunu yaparken, kendince savunma mekanizmaları geliştirdiği da ortada. Örneğin ABD Dışişleri Bakanlığı hukuk danışmanı John Bellinger, “Cenevre Sözleşmeleri’nin devlet dışı unsurlarla yürütülen askeri mücadelede, kimlerin tutuklanacağına, bu kişilerin ne kadar tutuklu kalacağına ve söz konusu tutukluların, hangi koşullarla ülkelerine teslim edileceğine yanıt vermediğini” belirtiyor.

Ancak insan hakları sözleşmeleri, önceliğin silahlı çatışmaların tümünde, varolan anlaşma maddelerine verilmesi gerektiğini imliyor. Bu da bir kez daha ABD’nin “terörle savaş” söyleminin yanı sıra, gizli hapishaneler ve Guantanamo ile buralardaki uygulamaları gündeme getiriyor.

Geçtiğimiz haftalarda Guantanamo’da tutuklu kalan Moazzam Begg’in NTVMSNBC’ye anlattıkları, ABD ve ortaklarının insan hakları ihlalleri konusundaki sicilinin, 2001’den bu yana nasıl daha da kirlendiğinin göstergesiydi. Bir gece ABD’li ajanlarca kaçırıldığını, önce Pakistan’da gizli bir cezaevine götürüldüğünü, daha sonra ise Afganistan’daki Bagram Cezaevi’ne nakledildiğini anlatan Begg, Guantanamo’ya uzanan tutsaklık hikâyesini tüm dünyaya duyurmuştu.

Begg, ABD’nin “Pakistan, Fas ve Tayland’da gizli hapishaneleri bulunduğunu, burada Guantanamo’ya göre daha yoğun işkence ve sorgulamanın varolduğunu” belirtiyor. Buralardaki işkence ve sorgulamanın yoğunluk nedenini ise “basına Gauntanamo’ya sınırlı giriş hakkının verilmesine” bağlıyor. Bagram’da “ABD’li ve Pakistanlı ajanların üstüne köpekler saldığını, jiletle tıraş edildiğini ve kafasına silah dayandığını” ifade eden Begg, Guantanamo’da daha az işkence gördüğünü söyleyip, ekliyor: “Tutuklandıktan 6 sonra terör örgütleri ile işbirliği içinde olduğumu iddia ettiler; ayrıca 1995’te Bosna Hersek’te bulunuşumun da, bu iddia ile bağlantılı olduğunu vurguladılar.”

Guantanamo’nun iç yüzünü anlatan bir mektup yazan, bu mektubun İngiliz ve Amerikan basınında yer almasıyla kurtulan Begg, “hapishanedeki tutukluların kendi ülkelerine gönderilmekten çekindiklerini, çünkü gönderilirlerse işkence göreceklerini bildiklerini” aktarıyor. Bunun yanında Begg, “kanunlarında ‘bir tutuklunun kendi ülkesinde işkence göreceği saptanırsa, o kişiyi barındırması gerektiğine ilişkin madde’ bulunmasına rağmen, ABD’nin tutukluları bile bile vatandaşı oldukları ülkeye iade ettiğini” söylüyor. Begg’e göre ABD’nin bu ediminin altında yatan baş neden, “Guantanamo’da işkence görmüş ve aslen suçsuz kişilerin tutulduğunun ortaya çıkmasının, büyük bir skandal olacağını bilmesi”nden başka bir şey değil.

Begg’in tutukluluk sürecine ilişkin anlattıklarının yanında, Guantanamo’daki kişilerin yargılanışında da önemli sorunlar göze çarpıyor. BM uzmanı Martin Scheinin’in izlediği duruşmalardan aktardıkları da hayli “ilginç.”Duruşmaların, kilometrelerce uzakta yapıldığını” belirten Scheinin, “savunmanın, gerekli kanıtları ulaştıramamasından ve şahitlerin dinlenememesinden” de bahsediyor.

Scheinin’in raporuna göre, Guantanamo’da 6 yıldır duruşmaya çıkarılmamış tutuklular bulunuyor. ABD askeri kaynaklarına göre, Taleban ve El Kaide bağlantısı şüphesiyle tutuklu olan 340 zanlı var. İşte ABD, bu kişilerin durumlarına “yasallık” kazandırmak adına “önleyici tutukluluk” kavramını ortaya atıyor.

Tüm bu anlatılanlar, ABD’nin uluslararası sözleşme ve kurallara uymayışının bir belgesi gibi. Evrensel Bildirge’nin kabulünün 59. yılında insan hakları, “terörle savaş” ile “özgürleştirme” gibi maskelemelerle alabildiğine çiğneniyor ve insan onuru örseleniyor.

21. yüzyılda hala bu ihlalleri, uluslararası sözleşme ve kurumların nasıl işlevsiz kılındığını konuşup tartışmak ise, insanoğlunun başlıca çelişkilerinden birini oluşturuyor.

Hiç yorum yok: