19 Kasım 2007 Pazartesi

UZAK GELECEĞİN YAKINLIĞI
ALİ BULUNMAZ

Geçtiğimiz hafta, Karadeniz’de birbiri ardına meydana gelen gemi kazalarında, tonlarca petrol ve sülfür denize karıştı. Uzmanlar, bu felaketlerin boyutunu anlamanın ve etkilerini hissetmenin yıllar alabileceğini; bölgedeki doğal yaşamın ise bundan en çok zarar göreceğini ifade ediyor. Peki, bu felaketlerin sorumlusu kim? Bu, aynı zamanda bir katliam değil mi; doğayı katleden insanın elinden çıkma bir cinayet?

***

“Center for Global Development” adlı düşünce kuruluşunun yayımladığı “karbon salınımı raporu”nu, İspanya’nın Valencia kentinde toplanan BM Hükümetlerarası İklim Değişikliği Paneli bağlamında bir araya gelen bilim insanlarının yayımladığı rapor izledi.

“Center for Global Development”ın raporuna göre karbon salınımında ilk beş sırayı ABD, Çin, Rusya, Hindistan ve Japonya alıyor. Kişi başına düşen karbon salınımında ise Avustralya, ABD, İngiltere, Çin ve Hindistan başı çekiyor.

Hükümetlerarası İklim Değişikliği Paneli sonrası yayımlanan rapor ise, dünyanın ve dolayısıyla insanoğlunun geleceğine ilişkin endişe verici belirlemeler içeriyor. Buna göre “denizlerin su seviyesinin 0.4 ila 1.4 metre yükselmesinden” tutun da, “sıcaklığın 1.1 ila 1.4 derece artmasına, yağmur suyuyla sulanan tarım arazilerinden sağlanan ürün miktarının yarıya inmesine; 75 ila 250 milyon insanın temiz su kaynaklarına ulaşamamasına, tropik fırtınaların sayısının artmasına ve buzulların yok olma tehlikesiyle karşı karşıya kalmasına” dek, bir dizi olayın insanlığı beklediğini ortaya koyuyor.

BM Genel Sekreteri Ban Ki Moon, raporun yayımlanmasıyla politikacılara “acil eylem” çağrısı yaptı. Fakat bu çağrının, benzerleri gibi havada kalacağı ve salt görev gereği ifade edilmiş bir temenni niteliğinde değerlendirileceği açık değil mi?

Moon’un çağrı yaptığı politikacıların, doğaya ve doğal hayata duyarsız çokuluslu şirketlerle bağlaşıklığı ve kirli çıkar ilişkileri, söz konusu “eylem” isteğini örselemiyor mu? Bugün küresel petrol, altın ve maden avcıları; karbon salınımının azaltılması konusunda hiçbir edimde bulunmayan çokuluslu şirketlerin baronları, politikacılarla işbirliği içinde değil mi? O halde Moon’un çağrısı, yalnızca tutanaklarda kendine yer bulan / bulacak bir ifadeden öteye geçemiyor / geçemeyecek.

***

İnsanoğlu bugün doğayı, yaşama alanı haline getirdiği çevreye dönüştürüp; onu da alabildiğine tahrip ederek, kendi sonunu hazırlıyor. Bunun yanında, çokuluslu şirketlerle politikacılar arasında sürüp giden kirli çıkar ilişkileri de günümüzde, doğa için bir şeyler yapma çabasındakileri çoğunlukla “öteki / marjinal” etiketlendirmesiyle yüz yüze bırakıyor.

Sonuçta, küresel ısınma ve doğal hayat ile kayakların tükenişi, tüm çaba ve uyarılara karşın, uzak geleceği gerçekleri olarak görülüyor. Bir bakıma sorumluluklar kabullenilmiyor ve yerine –olması gerektiği gibi- getirilmiyor.

Fakat dünyanın ve kendisinin sonunu bu denli hızlı biçimde hazırlayan insanoğlu için, yaşanacak dev sorunlar o kadar uzakta mı? Yaşananlar ve rakamlar, her şeyi bütün çıplaklığı ve ağırlığıyla ortaya saçıyor…

Hiç yorum yok: