26 Ekim 2007 Cuma

D: HİÇBİRİ
ALİ BULUNMAZ

Türkiye’nin, yaşanan terör saldırıları sonrasında Kuzey Irak’a girme olasılığının gündeme geldiği bugünlerde, dil sürçmeleri ve gaflarıyla ayrı bir ün kazanan ABD Başkanı Bush’un, gaf olarak değerlendirilebilecek bir açıklamasını hatırlamada yarar var. Bush, “Irak’ın bölünmesine karşı olduğunu” ifade etmişti geçenlerde.

Ancak gerek yakın geçmişte Rice’ın “yeni Ortadoğu” diyerek, sınırları değiştirme anlayışı gerekse ABD Senatosu’nda bağlayıcılığı bulunmayan, ama geleceğe yönelik bir açılım yapılmasını sağlayan Irak’ın üçe bölünmesi ve petrol gelirlerinin Bağdat yönetiminde kalmasına dönük tasarı, Bush’un yukarıdaki açıklamasını “gaf” kapsamına sokmaya yetiyor.

Senato’nun kabul ettiği tasarı, Irak’ı esnek üç federatif bölgeye ayırma üzerine kurulu. Açık açık dillendirilmese de, tasarı el altından kamuoyuna ve dünyaya duyuruluyor.

Bununla birlikte ABD, Irak’ı üçe bölme tasarısını uygun bir dille ve zamanı geldiğinde, BM’ye götürmeye hazırlanıyor. Aynı zamanda, Kuzey Irak’taki etnik dokunun Kürtler lehine dönmesi için toplum mühendisleri, bölgedeki aşiret ve cemaatlerle işbirliği kurmuş durumda.

Bush, “Ortadoğu’ya özgürlük götürmenin en başta ABD olmak üzere, tüm dünyanın çıkarına hizmet ettiğini” savunsa da, bölgedeki federatif yapı adına çalışmalar yürütülmesi ve ABD’nin PKK yakınlaşması, yeni açmazları hatta çıkmazları beraberinde getiriyor.

Kukla Devlet
Irak Başbakan Yardımcısı Berham Salih, 23 Ekim’de yaptığı açıklamada “federal bir devlet yapısının oluşacağı kesin” dedi. Bu açıklama önemli, çünkü kaynağını Kuzey Irak’ın oluşturduğu PKK terörü nedeniyle, Türkiye’nin sınır ötesi operasyon olasılığı bölgesel Kürt yönetimi ve Bağdat yönetiminde tedirginlik yaratıyor. Salih “Irak’ta merkezi yapı son bulmuştur, federal devlet yapısı oluşacaktır” açılımıyla bir anlamda, Türkiye’nin düzenleyeceği operasyonu Irak’taki bölgesel Kürt yönetiminin egemenliğine “saygısızlık” olarak nitelendirme eğiliminde.

Bu arada Hakkâri Dağlıca’daki saldırı sonrasında, ABD’nin Türkiye’yi bir harekât konusunda engellemeye çalışması ve PKK’yi kendisinin vurabileceğini açıklayarak üç seçenek sunması, yeni bir oyalama girişimi gibi görünüyor. Cruise füzeleri kullanarak PKK kamplarını vurmak, aynı kamplara savaş uçaklarıyla hava operasyonu düzenlemek ve özel timlerle kara harekâtı gerçekleştirmek şeklinde sunulan üç seçeneğin, tam anlamıyla hayat bulması pek olası görünmüyor. En azından, ABD’nin PKK’yi kolladığı düşünüldüğünde ve bölgede kukla Kürt devletinin kuruluşuna hız verdiği göz önüne alındığında bu seçenekler zayıflıyor. Bununla beraber, bölgedeki oluşumun alt yapısının (kentsel projeler, eğitim ve sağlık hizmetleri ile lojistik v.b.), ya bizzat ABD ya da ABD’nin taşeronu şirketler tarafından kurulması, kapsamlı bir harekâtın inandırıcılığını kaybettiriyor.

Kısacası ABD, hem kukla Kürt devletinin kuruluşuna ve Irak’ın üçe bölünmesine ön ayak olarak hem de Türkiye’ye “Kuzey Irak’a girmeyin” deyip, öte yandan da “ortak harekat önerisi” getirerek, oyalama siyasetini sürdürüyor. Sonuçta ABD, sunduklarının ötesinde her zamanki gibi bir başka seçeneği cebinde tutuyor: O da hiçbiri

Hiç yorum yok: