12 Mayıs 2008 Pazartesi

MYANMAR’I YIKAN KASIRGA MI ASKERİ CUNTA MI?
ALİ BULUNMAZ

Dünya, günlerdir Myanmar’da etkili olan Nargis Kasırgası ve sonrasında oluşan tabloyu konuşuyor. Şimdiye kadar yıkımın boyutlarını gösteren en çarpıcı veri, resmi kaynaklarca açıklanan 100 bin ölü. Ancak ölü sayısının bu rakama ulaşması, Nargis Kasırgası’nın tek başına yarattığı bir şey mi, orası tartışma götürür.

Myanmar’daki yıkımdan ne sorumlu? Kasırga mı yoksa ülkeyi yöneten askeri cunta mı? Bu sorunun yanıtını vermeden, Myanmar’ın tarihinden kesitleri biraz eşelemekte yarar var.

Kendisi olamayan ülke…
Myanmar’ın konumu incelendiğinde, ülkenin doğu ve güneye uzanan göç yolları üzerinde bulunduğu görülür. Bu konum, Myanmar’ın tarihini de belirleyen bir etken.

Kimi zaman Çin kimi zaman İngiltere ve Hindistan, Myanmar’da söz sahibi olmuş ülkeler. Özellikle 19. yüzyıldan itibaren, Myanmar’daki İngiliz hakimiyeti göze çarpıyor. Bu dönemde Birman Krallığı olarak bilinen ülke, İngiltere tarafından Hindistan eyaleti haline getiriliyor. Buna karşı yerli halk tarafından başlatılan direniş, 1890’da İngilizlerce bastırılıyor. Bu tarihten sonra Myanmar, bütünüyle İngiliz egemenliğine giriyor.

Pirinç üretiminde önemli bir yere sahip olan Myanmar’da, İngilizler düşük fiyatla pirinç satın almaya başlayınca köylüler de tefecilere borçlanıyor. Sonunda pirinç tarlaları da İngilizlerin eline geçiyor. Bunun yanında, o dönemde demiryolları ve madenlerin işletilmesinde de İngilizler etkin. Nüfusun neredeyse tamamını oluşturan köylüler ise topraksız ve çoğunlukla da işsiz.

1900’lerin başında ülkede hüküm süren sömürgeci düzene karşı, İngiltere ve Myanmar’daki İngiliz okullarında öğrenim görmüş avukatlar umut haline gelir. 1906’da kurulan Genç Erkekler Budacı Birliği’nin üyeleri, İngiltere ile masaya oturup bağımsızlık mücadelesi yürütmek; ulusal din, eğitim ve kültür geleneklerini yeniden etkin kılmayı ister. Bu arayış yaklaşık 20 yıl sürer.

1920’lerde Hindistan’da gerçekleştirilen reformların Myanmar’ı kapsamayacağı duyurulduğunda Birlik, İngiliz mallarının boykot edilmesi çağrısında bulunur. Genişleyen eylemler sonucu, İngilizler taviz vermek zorunda kalır. 1923 reformlarını, 1931’deki halk ayaklanmaları izler. Bunun ardından İngilizler, Myanmar’ı Hindistan’dan ayırır.

II. Dünya Savaşı patlak verdiğinde Myanmarlılar, ülkelerinin bağımsızlığı karşılığında İngiltere’yi desteklemeyi gündeme getirir. Ancak İngilizler, bağımsızlık önderleri hakkında yakalama emri çıkarttırır. Söz konusu önderler de Japonya’ya sığınır ve burada askeri eğitim alır. Fakat Japonya tavır değiştirince bağımsızlık önderleri, kurdukları orduyla Japonya’ya karşı savaşa girişir.

Japonların savaş süresince işgal altında tuttuğu Myanmar, 1947’de imzaladığı anlaşmalarla İngiliz Uluslar Topluluğu’ndan ayrılır, 1948’de ise “bağımsızlığına” kavuşur.

1962’deki askeri darbe sonrası ülkeyi devrim konseyi yönetmeye başlar. 1973’te yapılan halkoylamasıyla ülkenin adı Birmanya Birliği Sosyalist Cumhuriyeti şeklinde değiştirilir.

1980’li yılları iç karışıklık ve ayaklanmalarla geçiren ülke, 18 Eylül 1988’de gerçekleşen darbe sonrası, bugünkü ismini alır. O günden bugüne Myanmar’da askeri cunta işbaşında…

Budizm…
Myanmar dendiğinde Budizm için bir ayraç gerekiyor.

Çevresindeki ülkelerde çoğunlukla şiddet yoluyla kabul ettirilen Budizm, Myanmar’da eşitlik ve özgürlük simgesi olarak niteleniyor.

19 ve 20. yüzyıllarda Budist rahip ve önderler, Myanmar’da yürütülen bağımsızlık hareketinin öncülüğünü üslenmiştir. Yakın zamanda demokrasi yanlısı gösteriler yapan Budist rahiplere, askeri cunta tarafından şiddet uygulanmasının altında da yine aynı tarihi gerçekler yatmakta…

Doğa olayı mı felaket mi?
İşte Nargis Kasırgası, Myanmar’ı gündeme taşıdı ve yönetiminin tartışılmasını sağladı ama (şimdilik)100 binden fazla insan da hayatından oldu.

Şu sıralar dünya, Myanmar’ın geçmişini öğrenmeye başlamışken, Nargis Kasırgası’nın doğa olayından felakete nasıl dönüştüğüne ilişkin sorunun yanıtıyla da yüzleşiyor.

Bir varolan; herhangi bir anda yaşanabilecek bir durum olan doğa olayı, insan eli ve eylemi (ya da eylemsizliğiyle) olabileceğinden daha yıkıcı bir şekle bürünen felakete dönüşebiliyor. Myanmar özelinde Nargis Kasırgası, tek başına bir ülkeyi yerle bir edebilir mi? 100 binden fazla insanın ölümüne yol açabilir mi? Bu sorunun yanıtı “hayır”dır. Çünkü 20 yıldır işbaşındaki askeri cunta, Nargis Kasırgası sınavını başarısızlıkla sonuçlandırdı.

İlkin kasırgadan iki gün önce Hindistan’ın yoğun uyarılarını dikkate almayan cunta, kasırganın ardından uluslararası yardımların ülkeye girişine çok geç izin vererek, doğa olayının felakete dönüşmesinin baş aktörü oldu.

Kasırgadan 6 gün sonra düzenli yardımların ülkeye girişini onaylayan askeri cunta, ölü sayısının artmasının en önemli sorumlusu. Bunun yanında, 1988’den beri yönetimdeki varsıl cunta, yoksul halka yardımları eşit şekilde ulaştırmamakla da suçlanıyor. Burada Nargis Kasırgası, askeri cunta yönetimlerinin karakteristik özelliklerini de gün ışığına çıkarmış oluyor.

Cunta ve Myanmar…
20 yıldır yönetimde olan Myanmar’daki askeri cunta, Nargis Kasırgası ile askeri cuntaların kimi klasik özellikleri ve davranış biçimlerini de ortaya çıkardı.

Bunlardan birincisi Myanmar’daki cunta, diğer örnekleri aratmayacak biçimde, akılcı çözümler üretmekten uzak bir görüntü sergiledi. Yine, iktidarlarını koruma pahasına beliren sorunları örtbas etmeye yöneldi. Nargis Kasırgası’nı merkeze alırsak, muhalefetin buradan başlayacak eleştirilerini ne olursa olsun engellemek adına, dünyaya kapılarını kapattı.

Ülkedeki hukuksuzluğu gizlemek için, uluslararası yardımların topraklarına girişine mantıksız gerekçelerle set çekti. Bunu tamamlayan da sürekli tehdit algılaması; bir başka deyişle paranoya idi. Buna kanıt ise, cuntanın kendi ekipleri yetersiz kaldığı halde, BM yardımlarını kabul edip yetkililerini, ajan olabileceği gerekçesiyle ülkeye sokmamasıydı…

Yıllar yılı sömürge ülkesi olan, bağımsızlığını elde ettiği 1948’den sonra iç karışıklıklarla yüzleşen ve 1988’den beri askeri cunta yönetimiyle dışa kapalı biçimde; baskı ve tehditle idare edilen Myanmar’da, Nargis Kasırgası dünyanın dikkatini bu ülkeye yöneltti.

Kendi geleceğini belirleme fırsatını neredeyse hiç elde edemeyen Myanmar, şimdilerde askeri cuntanın bir doğa olayını nasıl bir felakete dönüştürdüğüne tanık oluyor. Bu öyle bir tanıklık ki içinde, yardımlara yoğunlaşması gereken bir cuntanın, iktidarını sağlamlaştıracak halkoylamasına yönelişini de barındırıyor.

Tüm bunlarla beraber, büyük yaralar açan bu felaketin Myanmar’da yeniden bir yapılanmaya kapı aralayıp aralamayacağını ise zaman gösterecek…

Hiç yorum yok: