21 Temmuz 2008 Pazartesi

TÜRKİYE’YE BİÇİLEN KAFTAN…
ALİ BULUNMAZ

2002’den beri iktidarda bulunan AKP aracılığı ile Türkiye, bir başka ülkeye dönüştürülmeye çalışılıyor. Bunun belli bağlamları var:

- Türkiye’nin Ortadoğu’daki rolü ve görevi

- “İstikrar” adı altında, AKP veya eşdeğeri bir siyasi hareketin esas alınması

- Türkiye’deki siyasi ve toplumsal muhalefetin tasfiyesi…

Bu bağlamlar, hem Türkiye’nin kendi yapısında hem de bölgede kendisine verilecek yeni görevlerin gerçekleştirilmesi anlamında önem taşıyor.

Ortadoğu
Türkiye’nin Ortadoğu ve Arap dünyasında “lider ülke” haline getirilmeye çalışılması ya da en azından öyle hissettirilmesi, gündemdeki bir konu. Bu, yavaş yavaş işlenen ve hayata geçirilmeye çabalanan bir adım.

Siyasi açıdan bakıldığında, “ılımlı İslam” bayraktarlığında, Ortadoğu ve Arap dünyasındaki aşırı dinci oluşumları barındıran ülkeler için Türkiye “model” olarak hazırlanıyor. “Ilımlı İslam”ın sütkardeşi konumundaki ve duymaya alıştırıldığımız “demokratik laiklik” de, bu tasarının bir başka ayağı.

Söz konusu tasarı, siyasette dal budak sarmış durumda. Yargı, üniversiteler, ordu ve toplumsal yaşamın tamamında tarikat-cemaat örgütlenmesiyle tüm katmanlarda da etkin kılınmaya çalışılıyor.

Bunun bir başka anlatımı, yeniden tanımlanacak demokrasinin, “model” oluşturacak şekilde düzenlenmesi.

Böylesine bir hareketi tamamlayan ise din. Türkiye, bölgede dini anlamda da “önder” ülkeye dönüştürülmek isteniyor. Burada kullanılan veya gizliden ortaya atılan kavramlar hilafet ve din kardeşliği. Aynı zamanda İslam’da reform ve Batı ile İslam dünyası arasında “hoşgörü” köprüsü.

Bir diğer deyişle Türkiye, din ve siyaset kullanılarak Ortadoğu ve Arap dünyasında “örnek” ve “ağırlığı” olan ya da kendisini böyle görmesi istenen bir konuma getiriliyor. Bu noktada iplerin yine büyük biraderin elinde olacağı ise çok açık.

“İstikrar”
AKP iktidarı tarafından iç siyasette sıkça kullanılan “istikrar” söylemi, Ortadoğu ve Arap coğrafyasında çıkarları bulunan ağabeylerce de AKP iktidarının gerekliliği adına telaffuz ediliyor.

Burada “istikrar”dan kasıt, siyasi ve ekonomik “istikrar.”

Siyasi”istikrar”, AKP veya onun devamı olacak, ABD ve AB’ye bağ(ım)lı; bu güçlerin Ortadoğu, Kafkasya ve İran politikalarına kayıtsız şartsız uyacak nitelikteki bir yapılanmayı gündeme getiriyor.

Ekonomik “istikrar” ise, sıcak para köpüğünde boğulan ve “yatırımcıların” en yüksek faizi alarak paralarını işletmeye devam ettiği bir cennet olma halinin sürmesi demek. Bunun anlamı, Türkiye’nin mümkün olduğunca kontrol edilebilir ve gerektiğinde herhangi bir krizle yeniden şekillendirilebilir bir ekonomik nesne biçiminde tutulmasıdır.

Bunlarla beraber yatırım adı altında ülke kaynakları ve stratejik kurum ile kuruluşların satışa çıkarıldığı, yoksulun daha yoksul zenginin daha zengin olduğu düzenin devamının sağlanması da ayrıca önem taşıyor. Nihayet bu gerçekler, ekonomik “istikrar”ın şifrelerini de çözüyor.

Muhalefetin tasfiyesi
Hem siyasi hem de toplumsal muhalefetle barışık olmayan AKP iktidarı ve onu yönlendirenlerin bir başka hedefi, doğal düşmanlarını tasfiye etmek. Bu, hem AKP’nin hem de onu yönlendirenlerin işine geliyor. İktidarın zihninin gerisindeki Türkiye’nin kotarılması için muhalefetin susturulması şart. Dolayısıyla ABD ve AB de buna yeşil ışık yakmış durumda.

Kimi zaman yandaş medya kimi zaman siyasi baskı kimi zaman da çeşitli soruşturmalarla muhalefeti sindirmek temel amaçların başında geliyor.

Muhalefetin, “katı laik elitin” ve Atatürkçü kesimin mümkün olduğunca edilgin hale getirileceği; geçer akçenin “ılımlı” laik ve yandaş demokrasisi olacağı bir Türkiye hedefleniyor.

İşte tüm bunlar AKP taşeronluğunda, Türkiye’nin dönüştürülmesi ve “yeni bir Türkiye” yaratılması adına gerçekleştirilmek istenen tasarılar.

Gerçek demokrat, aydın, özgürlükten yana ve hukukun üstünlüğünü benimsemiş kişi, kurum ve kuruluşların baskı altına alınması; Türkiye’de iktidar eliyle bir korku imparatorluğu oluşturulmasının altında asıl bunlar yatıyor…

Hiç yorum yok: